8 Temmuz 2016 Cuma

Macar Salamı - Başıma Gelen Şeyler



Indiana Jones


İndiana jones filmleri güzeldir.
Indiana Jones, İndiyana cons da derler bizim mahallede. Indiana jones filmleri 80'ler kuşağının vazgeçilmezidir.

   Hava 1500 derece, okulun bahçesine oynamaya gitmiştim. Normal insanlar gibi kapıyı kullanmak varken her zamanki gibi(çünkü erkek çocuğuydum ve dün akşam Star 1'de izlediğim Indiana Jones gibi maceradan maceraya koşmalıydım.)Demir parmaklıkların üzerine tırmanarak bahçeye girdim.



eni vici vokke Michael Jackson
Michael Jackson Smooth Criminal
(hani şu eni vici vokke dediğimiz) efsane bir şarkıydı.




Girerken de godiklerimi demir parmaklıkların sivri ucuna sürttüm. "Anasını vokkeee!@?****"(Bu eni vici vokke yani Michael Jackson'un Smooth Criminal şarkısında söylediği Annie are you ok? nakaratından türettiğim bir küfürdü) diye haykırdım yere atlarken. Nasıl bir acı olduğunu anlamanız için erkek olmalısınız.












Eskiden günler daha uzundu





Oyuncak kol saati
Oyuncak kol saati buna benziyordu ama içinde mekanizma yoktu.
   Etrafımdaki hemen hemen herkes bu konuda hem fikir; eskiden günler daha uzundu! Akşama kadar türlü şey yapardık yine de günü bitiremez bazen bir duvar dibinde oturur oflaya puflaya akşam olsa keşke derdik. Neyse, kolumdaki pazar malı oyuncak saate baktım. Aslında bu saatin içinde bildiğiniz anlamda zamanı takip edecek bir mekanizma yoktu. Sadece kadran, akrep yelkovan filan vardı ve kurma koluna bağlıydı. Kolu çevirerek istediğiniz gibi ayarlayabilirdiniz ve ayarladığınız zamanda kalırdı saat, işlemezdi. Ben de günde kırk kere sağda solda gördüğüm saatlere göre ayarlayarak kol saatimi güncel tutardım :) Şunu da itiraf etmeliyim ki aslında akrep yelkovanlı saatleri okumayı bilmiyordum. Saadece saat kısmını anlayabiliyordum. Yani akrep 5'i gösteriyor yelkovan mesela 40'taysa benim için saat 5'ti.. Yelkovanın hangi dakikayı gösterdiğini bir türlü çözemiyordum.



Namık Kemal ne demiş? Boş bulduğun enseye vur demiş
Namık Kemal ne demiş?

     Saate baktım saat 1'di. Sonra da güneşe baktım(bunu da bi filmde görmüştüm adam önce saate sonra da güneşe bakıp havalı bir şeyler söylüyordu. Ben de her çocuk gibi önüme gelene özendiğim için aynısını yapıyordum. Kendimce havalı bir iki bişeyler söyledim. Aman Tanrım(bu da sadece Türkçe dublajlı yabancı filmlerde duyduğum havalı bir laftı. Filmlerin dublajını yapan kişilerin sesleri çok havalı olurdu ve her ne kadar Türkçe konuşsalar da ben onların yabancılar; Amerikalılar filan olduklarını düşünürdüm. Bunu başka bir yazıda detaylı anlatırım belki.) Tam "Aman Tanrım ne kadar havalıyım!" diye düşünüyordum ki ensemde bir şaplak hissettim.

-Namık Kemal ne demiş? Boş bulduğun enseye vur demiş! Haha olum ne kendi kendine konuşuyon kafayı mı yedin.. dedi bizim takımın kalecisi Furkan.





Fruko Gazoz
 

80'li yılların eski Nostaljik Fruko Gazoz Şişesi
Eski Fruko Gazoz Şişesi
     İnsan beyni tuhaf çalışır. Bunca senedir yükünü çektiğim beynim de tuhaflıkta diğerlerininkinin gerisinde kalmaz sağolsun. Ne diyordum, insan beyni tuhaf çalışır sevgili okur ve sürekli algıladığı şeyleri eskilerle veya başka şeylerle birleştirir. Bazen çarpıtır, eksiltir veya artırır. Bendeniz de bizim Furkan'ın adını ilk duyduğumda direktman Fruko Gazoz'la birleştirmiştim ve böylece ben dahil bütün mahallenin çocukları-buna furkanın ablası Selma da dahil- Fruko demeye başlamıştık.

+Ne vuruyon köpek! Dua okuyodum oğlum. Kuran kursunda hoca öğretti sabah öğle akşam okursan her istediğin oluyormuş. diye bir yalan uydurdum. Azıcık yalancıyımdır..

- Yapma yaa harbi mi, her istedğin mi oluyomuş?

+Herıld oğlum. Ama senin olmaz, sen cehennemde yanacaksın, kafir oldun sen.

-Niye laaaan!!!

+Dua okuyan adama vurulur mu oğlum. Hoca dedi ki müslümana vuran eller hep cehennemde odun olacakmış. Yanacan oğlum.

Fruko'nun gözleri dolmaya başlamıştı. Paran var mı dedim. Cebinden bir iki bozuk para çıkardı. Kaptım paraları elinden ve:

+Ben bunları caminin kumbarasına atıcam Allah da seni affedicek, korkma lan dedim. Şimdi Fruko'nun yüzü gülüyordu ilerde oynayan çocuklardan önümüze kaçan naylon(ben laylon derdim eskiden) topa sert bi şut çekip "Hadi maçaaa" diye haykırdı.


Macar Salamı

Macar salamı
Macar Salamı


     Takım kurmak önemli bir iştir! Ve türlü incelikleri, ne bileyim işte belli bir stratejisi filan vardır. Bunun yanında dostluk, kankalık gibi şeyler de önemlidir. Özetle ciddi bir iştir. Ve ben hayatımın hiçbir evresinde ciddi bir işin kenarından köşesinden tutmadığım için takım kurulurken de seçen değil seçilen oldurdum.

    Ekran derdim ona ama sesli söylemeye g.tüm yemezdi, Erkan benden üç yaş büyüktü) takımında defans olurdum. Gol atmazdım, kimseye çalım atmazdım kaleye top gelmesin yeterdi. Memurun mesai doldurması gibi oynardım. Benim işim buydu. Neyse, karşı takımı da Ali kurardı. Bugün Ali'lerin takımda yeni bir çocuk vardı. Ailesi misafir gelmişler, bizim Sinanlara. Uzakta oturuyolarmış Avcılarda. Adı Selami; sarı düz saçları mantar gibi(zengin çocuğu gibi) tıraş edilmiş renkli gözlü hani Türkçe konuşmasa yabancı filan sanacağınız bi tipi vardı. Benim zehir gibi beynim yine işlemeye başladı ve "Selami, Macar Salamı" diye bir tekerleme uyduruverdim. Diğer arkadaşlar bu müthiş buluşumu beğenip bana katıldılarsa da bizim Selami buna fena bozuldu ve üstüme yürüdü.


Devlet memuruydum diyebilirim. Mahallede takım kurulurken ben her zaman Erkan'nın(içimden gizli gizli



mahalle maçı çocuklar
Mahalle Maçında takım kurmak ciddi bir iştir.
     Kavga konusunda da futbolda olduğum gibi defansçıydım diyebilirim. Kimseyle kavga etmez, sataşmazdım. Biriyle kavgaya tutuşacak olsam anca kendimi korurdum. Zaten hemen çevreden birileri gelir ayırırdı. Fakat bu sefer ayıran olmadı. Ayıran olmayınca da benim defans taktikleri beni kurtarmaya yetmedi. Selami boynumu sıkıca yakalamış beni boyunduruğa almıştı. Mevsim yaz, hava zaten 40'ı geçmiş sıcakta iyice dayanılmaz bir haldeydim. Boynumu sıkan kollarını açmaya çabalıyor ama yapamıyordum. Vücut ağırlığımı kullanarak doğrulmaya çalıştım ama o da olmadı. Bizim Macar Salamı epey kuvvetliymiş meğerse.

     Şimdi burada dayak yediğimi düşünebilirsiniz. Keşke dayak yeseydim... Onunla boğuşurken yerde kale direği olarak kullandığımız kaldırım taşlarından birini gördüm, son çare birine uzandım ve var gücümle Selami'nin kafasına indirdim. Kurtulmuştum.. Bizim Selami'nin sarı saçları ise kafasından sızan kanla tuhaf çirkin bi renge dönmüştü. Sonrasını tahmin edersiniz, annesi babası geldi çocuğu kanlar içinde sağlık ocağına götürdüler. Bir sürü olaylar ve babamdan ve annemden yediğim tonla sopa. Arkadaşlar günlerce "Çocuğun kafasına 10 dikiş atmışlar oğlum, seni hapse atıcaklar, Sinan söyledi çocuğun babası mahkemede çalışıyormuş" gibi laflarla günlerimi zehir ettiler.


Curriculum Vitae



plaza binası
Plaza binası
     29 yaşındaydım üzerimde smart casual diye tabir edilen spor ama şık kıyafetlerle aynalı bir plazanın kapısından içeri girdim. Sadece bayramlarda ve olur da bi kızla buluşursam kullanırım diye aldığım şişesi 90 lira olan parfümümü sıkmıştım.


Ben diyeyim ikiyüz siz deyin beşyüz metreymişçesine yüksek bir plaza binasındaydı şirket merkezi. Güvenlikten geçtim ve bankodaki iki kızdan akllı gibi görünenine yaklaşıp en karizmatik ses tonumla Nermin Hanım'la randevum var dedim. Aman Tanrım, ne kadar da havalıyım! İsmimi öğrenince de "Nermin Hanım'ın toplantısı var sizinle görüşemeyecek direkt olarak müdür beyle görüşeceksiniz beni takip edin lütfen" dedi. Beraberce 13. kata çıktık.

     Uzun bir koridoru geçtik, bir tane daha ve bir tane daha. Ben de yol boyunca bi bahaneyle şu kızla bi muhabbete girsem ismini feysini alsam gibi düşüncelerle kızı takip ettim. Ama sevgili okur size daha önce de söylediğim gibi ben saldırı değil defans oyuncusuydum. Benden atak bir hareket bekleyemezdiniz.

     Kız en sonunda kapısında "Endorsement Managing Director" gibi birşeyler yazan kapıyı çaldı ve "Girin lütfen" cevabını beklemeden beni adeta itercesine içeriye soktu ardımdan kapıyı kapattı. Geniş ve bir sürü pahalı eşyayla döşenmiş odadaki masada oturan genç ama saçları erken dökülmüş adamın kafasındaki yara izine bakarken yukarıda anlattığım hatıralarım gözlerimin önünden geçti.


Sonrasını yazmama gerek yok sanırım...







Hiç yorum yok:

En Çok Bakılanlar