Güzellik Uykusu
Kendimi bildim bileli öğleden sonraları bi uyku bastırır bünyeme. Evde, yolda, askerde, sinemada, ofiste nerede olursam olayım gözlerim sulanır, tatlı tatlı esnerim. Seneler önceydi, lisedeydim. Saat öğleden sonra iki civarı. Edebiyat dersindeyiz. Servet-i Fünun'cularla Edebiyat-ı Cedide'ciler bir olmuş beni uyutmak için en güzel, en latif ninnilere söz diziyorlardı. Karşı koymayı denedim ama olmadı.
Maraba Televole |
- Evladım sen, arka sıradaki neydi adın? Ne konuşup duruyosun vır vır?
Kenan beni dürtünce derhal ayağa fırladım.
+ "Konuşmuyordum hocam." dedim.
-Bak bi de inkar ediyo. Çık dışarı, çıııık!"
Kendimi nasıl savunacaktım, uyuyordum da diyemezdim ya. Mecbur kabullenip sessizce çıktım sınıftan.
Bizim lisenin ürkütücü koridorlarında gergin dakikalar beni bekliyordu. |
Dersin bitmesine daha çok vardı bir şekilde müdüre filan görünmeden zamanı doldurmalıydım. Nereye saklansam diye düşünürken koridorun diğer ucunda Müdür Baş Yardımcısı "Gaddar Sami" göründü. Aslan görmüş ceylan gibi donakaldım. Gaddar Sami bana doğru yürüyordu, Gaddar yaklaşıyordu, Gaddar beni gözüne kestirmişti. Daha "Eşhedü" bile diyemeden yanıma geldi. Tam "Sıçtık!" diye düşünüyordum ki dudakları arasından bana güzel günleri, mutlu yarınları muştulayan sözler dökülüverdi;
- "NĞbtçmsğn evlğdım?" bizim Gaddar Sami'nin ne dediğini çoğunlukla anlayamazdınız.
+ Efendim hocam!
- Nöbetçi misin ulağğn!!
- Evet Hocam!
- İği ğel menne.
Öğretmenler Odası
Öğretmenler odası yılların da etkisiyle "birazcık" yıpranmıştı. |
Gaddar önde ben arkasında öğretmenler odasına gittik. Bizim öğretmenler odasının da içilen sigaradan mı yoksa her daim tozlu olmasından mıdır bilemem daha önce hiç duyumsamadığım kendine has bir kokusu vardır. Odada bir tek Bedenci Selma Hoca vardı, üstünde 1980'lerden kalma gibi görünen eşofmanıyla pencere kenarına oturmuş dışarıyı seyrediyor bir yandan da sigara içiyordu.
- Çağntğm .... ınınınının... orda mı?"
-"Ay Samoş ne diyon Allaşkına" diye güldü Selma Hoca, Saminin arkasında beni görünce toparlandı. Evet Bedenci Selma Gaddara veriyordu!.
-"Ee pardon Sami Bey ne dediğinizi duyamadım"
-"Çantağ diyorum Selmağ hanım çantağ"
Selma hoca duvardaki ahşap kapaklardan birini açtı ve bembeyaz, kar beyaz bir Lacoste kız çantası çıkardı.
Bu resimdeki o bahsettiğim beyaz Lacoste sırt çantası değil tabi. Ama benziyor. |
-"Bağ evlağm buğ çantağy al tüğm okuluğ dolağş sağmn ğul!" dedi Gaddar. Sevgili okur buraya kadar hala hikayeyi okumayı bırakmadıysan ilk olarak sen süper sevimli bir şeysin benim gözümde, kedi canını senin! İkincisiyse bu cümlede Gaddar Sami'nin " Bak evladım bu çantayı al tüm okulu dolaş sahibini bul." dediğini anlamışsındır herhalde.
Elimde beyaz Lacoste sırt çantası okuldaki sınıfları tek tek dolaşmaya başladım. İlk katı dolaştıktan sonra sıkıldım, biraz mola vermek biraz da(en çok aslında) içinde ne olduğunu merak ettiğimden kuytu bir köşe bulup çantanın içine bakmaya karar verdim.
Çantanın içinden ayna, deodorant, ruj gibi "kızsal" şeyler çıktı. Bir de renkli çizgileri olan bir hırka. Yani öyle pek ilginç şeyler değildi. Eşyaları çantanın içine doldurdum ve kafamı kaldırınca O'nunla göz göze geldik.
Ayşe'ymiş adı. "Napıyosun çantamla!" diye başlayan "hırsız", "çalmış", "sapık" gibi kırıcı ithamlarla devam etti. Halbuki böyle güzel bir kızdan güzel sözler duymayı bekliyor insan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder